Meteris ve Namazgah Nedir Ne İşe Yarar

Meterisler; keklik avlamak için yapılmış, küçük avkulübeleri dir. Meteris taş duvarla yapılır, üzeri köy evlerindeki gibi toprak la örtülüdür. İçinde ocak yeri vardır. Kapılan genelde eski kilim çuval gibi malzeme ile yapılır. Nedeniyse, rüzgâr da ses yapıp kek likleri açırmamasıdır. Duvarlarında, birkaç tane mazgal denen küçük penceresi bulunur Meteris’in. Bu mazgallarda, kapılar gibi kumaş türü şeylerle örtülüdür. Bu mazgalların görüş alanındaki düzlüklere yemleme denir. Hayvanlar, yazdan itibaren düzenli yem atılarak bu alanlara alıştırılır. Av mevsimi açıldığında, meterisin sahibi sabah erken gelir, yemlemedeki karların bir kısmını temizler ve yem serper, içeri girer, ateş yakar. Bütün bunlar gün ağarmadan yapılır. Ateşin dumanı bitip köz olması gerekir, duman ve kokusu kekliklerin ürkerek konmalarını engeller. Bu meterislerin de bazı kuralları vardır; hiç kimse izini olmadan başkasının yerine gidemez, yakınına meteris yapamaz. Eskiden insanlar bu tür ayları, ihtiyaçları olduğu için yapıyorlardı ve nesilleri tükenmesin diye çok şiddetli kışlarda meteris yemlemelerine ve kekliklerin ulaşabilecekleri yerlere yem bırakır, av yapmazlardı. Ben buna defalarca şahit oldum. Dedem, bu anlattık larımı yapan kişilerden biriydi. Meteris avcılığını hiç tasvip etmiyorum, zaten kanunen de yasak. Ama buna rağmen, maalesef hala Eskinin dolma çiftelerinin yerini otomatik silahlar aldı. Tarım yapılmadığı için zaten yeterince beslenip üreyemiyorlar. Böyle giderse yakında nesilleri tükenirse hiç şaşırmayın! İnsanlar bu gerçeği göz ardı etmeyip, doğaya daha az zarar verirlerse, bu güzellikler bir müddet daha dağlarımızı süsler.

Namazgâhlar; eski patika yolların kıvrıla kıvrıla tırmandığı tepenin ortaların da bir yerde, yolun kenarında duvar örülerek yaratılmış 3-5 m2’lik bir düzlüklerdir. Bu yollarda hayvanlar yük taşıdıkları için, insanlar yürüyerek çıkıyorlardı. Bu yokuş yollara, genellikle ya sabah erken yada akşam üzeri çıkılırdı. Güneşin solması beklenirdi. Bahsettiğimiz namazgâhlar, iki maksatlı kullanılırdı; dinlenmek ve namaz kılmak. Bu yüzden adına namazgâh denirdi. 0 bayır kayalık arazide bu küçük düzlükler, çölde vaha gibi gelirdi insana. Namazgahlar mutlaka ardıç yada mul ağacının altına yapıldığından, gölge ve serin olurdu. Hatta bizim köyde, çifte ardıç denilen tepe noktasındaki namazgâha, Merekler mahallemizden hayırsever bir kişi, yere gömdüğü küpe her sabah sırtında su taşıyarak doldurur, yoldan geçenlerin su ihtiyacını karşılar ve bundan çok mutlu olurmuş. Böyle küçük görünen ama aslında büyük hayırları işleyenleri, bugünde rahmetle anıyoruz. Bu yollarda yürümediyseniz, yazdıklarım sizlere yayan ve abartılı gelebilir. Eğin’e gidince kısada olsa böyle bir yürüyüş yapın, beni daha iyi anlarsınız.